Yüz yıldır, oluşturulmaya çalışılan Global dünya sistemi yanlış bir sistemdi; Çünkü dünya beşten büyüktü.
Global dünya sistemi gibi global gıda sistemi de yanlış bir sistem oldu, birçok ülkeyi dışarıdan gelen gıdaya bağımlı hale getirdi, “Salgın öncesi bu sistemin yanlışlığı ve yeniden reforme edilmesi zaten gündeme getiriliyordu. Salgınla beraber bu durumun ciddiyeti bir kez daha ortaya çıktı. Yani salgın bittikten sonra bazı ülkeler kaybedecek, bazı ülkeler kazanacak ve yeni bir dünya düzenine geçilecek. Bu yeni dünya düzeninde de gıda ve tarım çok daha önemli hale gelecek.” Dünyada gıda ve tarım sektörünü kontrol eden birkaç ülke ve sayıları iki elin parmaklarını aşmayan büyük şirket olduğunu görebiliyoruz.
“Bu dev şirketler tahıldan tohuma, kimyasal gübre ve tarım ilaçlarına kadar her şeyi ellerinde tutuyor. Süper market zincirlerine de sahip olan bu büyük şirketler Türkiye dahil dünyanın her tarafında faaliyet gösteriyor. Son 50 yıldır serbest piyasa ekonomisinin gıdayı eline almış olması bizi yavaş yavaş kendi kendine yetme modeli dediğimiz Türkiye’nin geleneksel modelinden uzaklaştırdı. Şimdi bu Kovid-19 salgını gözümüzü açmaya yeter mi? Ama piyasaları elinde tutan çok kuvvetli bir gıda sektörüyle karşı karşıyayız. Eskiden daha az ithal ettiğimiz birçok gıdayı artık daha çok ithal etmek zorunda kalıyoruz.”
“Türkiye dünyaya gıda ihracatı yapabilir”
Türkiye’nin sahip olduğu coğrafya itibarıyla kendi kendine yetebildiği ve doğru politikalar uyguladığı takdirde dünyanın birçok bölgesine gıda ihracatı yapabileceği konumunda olan bir ülke Türkiye, yakın komşularına ve Avrupa ülkelerine halen birçok tarım ürünü sattğını biliyoruz.
“Burada her şeyi sadece devletten beklemememiz gerekiyor. Üreticilerin, kooperatif ve yerel yönetimlerin gıdaya yönelik yeni bir kalkınma modeli geliştirmesi ve bunun için de ciddi bir fon oluşturulması lazım.”